Würden Sie gerne auf diese Nachricht reagieren? Erstellen Sie einen Account in wenigen Klicks oder loggen Sie sich ein, um fortzufahren.

Türkü Hikayeleri

Nach unten

Türkü Hikayeleri Empty Türkü Hikayeleri

Beitrag  Admin So Jan 06, 2008 9:42 am

Yüksek Yüksek Tepelere


Bu öykü Malkara köylerinden alýnmýþ olup belli bir kiþinin dilinden yazýya geçirilmiþ deðildir. Çevrede herkes tarafýndan bilinen bir öyküdür. Söylentiye göre, çok eskiden köyün birinde Zeynep isimli çok güzel bir kýz vardýr. Onaltýya yeni bastýðýnda Zeynep'i köylerindeki bir düðünde aþýrý (yabancý) köylerden gelen Ali isimli bir genç görür. Ali Zeynep'i çok beðenir ve köyüne döndüðünde kýzýn babasýna hemen görücü gönderir. Zeynep'i Ali'ye verirler. Kýsa bir zaman sonra düðünleri olur. Ali, Zeynep'i alýp aþýrý köyüne götürür.

Zeynep'in gelin gittiði köy ile kendi köyü arasý üç gün üç gece çeker. Bu kadar uzak olduðundan dolayý Zeynep, anasýný babasýný ve kardeþlerini tam yedi yýl göremez. Bu özlem Zeynep'in yüreðinde her gün biraz daha büyüyerek dayanýlmaz bir hal alýr. Köyün büyük bir tepesinde bulunan evinin bahçesine çýkarak kendi köyüne doðru dönüp için için kendi yaktýðý türküyü mýrýldanýr ve gözleri uzaklarda sýla özlemini gidermeye çalýþýrmýþ.

Oysa kocasý, Zeynep'in bu özlemine pek aldýrýþ etmez. Kaldý ki eski sevgisi de pek kalmadýðýndan kendini fazlaca horlamaya, eziyet etmeye baþlar. Sonunda bu özlem ve kocasýnýn horlamasý Zeynep'i yataklara düþürür.

Gün geçtikçe hastalýðý artan Zeynep'in düzelmesi için, köyden gelip gidenler de anasýnýn babasýnýn çaðrýlmasýný salýk verirler. Baþka çare kalmadýðýný anlayan Zeynep'in kocasý da anasýna babasýna haber vermeye gider. Altý gün altý gecelik bir yolculuktan sonra bir akþam üstü Zeynep'in anasý babasý köye gelirler, Zeynep'i yatakta bulurlar. Periþan bir halde Zeynep hala türküsünü mýrýldanmaktadýr. Ayný türküyü anasýna babasýna da söylemeye baþlar. Çevresindeki bütün köy kadýnlarý duygulanýp göz yaþý dökerler. Annesi fenalýklar geçirir ve bayýlýr.

Zeynep hasretini giderir, giderir ama artýk çok geç kalýnmýþtýr. Bir daha onmaz, sonu ölümle biter. Herkes Zeynep için göz yaþý döker. Ýþte o gün bu gündür bu türkü ayrýlýðýn türküsü olarak söylenip durur.

Yüksek yüksek tepelere ev kurmasýnlar
Aþrý aþrý memlekete kýz vermesinler
Annesinin bir tanesini hor görmesinler

Uçan da kuþlara malum olsun ben annemi özledim
Hem annemi hem babamý hem köyümü özledim

Babamýn bir atý olsa binse de gelse
Annemin yelkeni olsa uçsa da gelse
Kardeþlerim yollarý bilse de gelse

Uçan da kuþlara malum olsun ben annemi özledim
Hem annemi hem babamý hem köyümü özledim


Kaynak:
Türk Halk Müziði ve Oyunlarý
Sayfa 164
Cilt1 Sayý4 Yýl1 - 1982


KLIP'I


Zuletzt von am So Jan 06, 2008 10:33 am bearbeitet; insgesamt 3-mal bearbeitet
Admin
Admin
Admin

Anzahl der Beiträge : 124
Anmeldedatum : 02.01.08

https://aleviler.forumieren.de

Nach oben Nach unten

Türkü Hikayeleri Empty Suzan Suzi

Beitrag  Admin So Jan 06, 2008 9:43 am

Suzan (Suzi) ve Kýrklardaðý

Diyarbakýr'ýn güneybatýsýnda, Dicle Nehri kenarýnda, Kýrklardaðý vardýr. Bu Kýrklardaðý'nýn arkasýnda Kýrklar Ziyareti vardýr. Çocuðu olmayanlar, buraya gelip dilek dilerler.
Bir Süryani zengin ailenin de hiç çocuklarý olmuyormuþ. Kadýn, Kýrklar Ziyareti'ne gelip dilek dilemiþ, adak adamýþ. Bir kýzý doðmuþ. Adýný Suzi (Suzan) koymuþlar. Her yýl doðum gününde, annesi onu süsler, giydirir ve Kýrklar'a götürerek, bir kurban kestirirmiþ. Suzan böylesine bin nazlarla büyüyüp, güzel bir genç kýz olmuþ. Müslüman komþularýnýn oðlu Adil'le, birbirlerine aþýk olmuþlar. Yine bir doðum yýl dönümünde, annesi Suzi'yi, hizmetçilerle beraber kurbanýný kesmek üzere, Kýrklar Ziyareti'ne göndermiþ. Arkalarýndan habersizce Adil de gelmiþ. Hizmetçilerin kurban kesme telaþýndan yararlanan Suzi, Adil'le beraber, daðýn arkasýna dolanmýþlar ve orada seviþmiþler. Kýrklar Ziyareti, bu beraberliði baðýþlamamýþ ve ziyaret Suzi'yi çarpmýþ. Kýz On Gözlü
Köprü'nün orada, Dicle'de boðularak ölmüþ. Suzi'nin ölümünden sonra, Adil de aklýný yitirmiþ.

Kýrklardaðý'nýn yüzü
Karanlýk sardý düzü
Ben öleydim Suzi-Suzi
Ziyaret çarptý bizi

Köprü altý kapkara
Anne gel beni ara
Saçlarým kumlara batmýþ
Tarak getir de tara

Köprünün orta gözü
Sular apardý düzü
Ben öleydim Suzi-Suzi
Dicle ayýrdý bizi

KLIP'I
Admin
Admin
Admin

Anzahl der Beiträge : 124
Anmeldedatum : 02.01.08

https://aleviler.forumieren.de

Nach oben Nach unten

Türkü Hikayeleri Empty Yandim Hudey Türküsü

Beitrag  Admin So Jan 06, 2008 9:50 am

(Türkmen Gelini)

Seferberlik yýllarýnda askere alýnanlar, ya çok uzun yýlar sonra döner, yada hiç dönmezlermiþ. Hele bu gidilen yer Yemen ise, geri dönme ihtimali hemen hemen hiç olmazmýþ.Çünkü gidenlerin çok azý sað olarak geri dönüyormuþ. Erzincan’dan bir delikanlý, uzun yýllar sevdiði kýzla nihayet evlenir.Gelinle bir hafta bile birlikte kalmadan,askere alýnarak yemene
gönderilir. Bunun üzerine hem gelin, hem de kendisi çok üzülür, ama; Çare yoktur, vatan hizmetine gidilecektir.

Askere giden delikanlýdan uzun bir zaman haber alýnamaz. Bunun üzerine kendisinin öldüðüne kanaat getirilir. Bir süre sonrada bu delikanlýnýn babasý,oðlunun hanýmýný, yani gelinini kendisiyle evlenmeye ikna eder ve geliniyle evlenir.
Aradan birkaç sene geçer. Delikanlý bin bir türlü meþakkat!ten sonra askerliðini bitirerek Erzincan'a döner, köyüne gider. Evine varýr ki, hanýmý ev damýnda hamur yoðuruyor. Hanýmý kendisini görünce þaþkýnlýk geçirir ve aðlamaya baþlar. Delikanlý hanýmýna, sevineceði yerde neden aðladýðýný sorar. Hanýmý iki gözü iki çeþme,durumu olduðu gibi delikanlýya anlatýr. Delikanlý bu durum karþýsýnda, beyninden vurulmuþa döner. Delikanlýnýn baþýna gelenlere köy halký da çok üzülür. Bu acýklý durumu;Delikanlýnýn aðzýndan, aþaðýdaki türkü ile dile getirirler.

Ev damýna girdim aney,yandým hudey diley diley
Elleri hamur.
Gözünden akýyor bir sulu yaðmur oy
Baba nerden aldýn aney yandým hudey diley diley
Sen bu gelini

Odasýna girdim kahve büþürür oy
Kýnalý parmaklar aney yandým hudey diley diley
Fincan düþürür
Seni gören aþýk aklýn þaþurur oy
Baba nerden aldýn aney, yandým hudey diley diley
Sen bu gelini

Odasýna girdim namaz’a durmuþ oy
Kaþlarý gözleri aney, yandým hudey diley diley
Kendine uymuþ
Seni gören aþýk aklýn þaþurmuþ oy
Baba nerden aldýn aney, yandým hudey diley diley
Sen bu gelini

Keten köynek giymiþ yakasý nazük oy
Koluna yapturdum aney, yandým hudey diley diley
Altun bilezük
Öpmeye kýyamam sevmeye yazuk oy
Baba nerden aldýn aney, yandým hudey diley diley
Sen bu gelini

Bacasýndan çýkmýþ ayvanýn dal’ý oy
Yüzüne de vurmuþ aney,yandým hudey diley diley
Yazmanýn alý
Ýþte görünüyor dünyanýn halý oy
Baba nerden aldýn aney, yandým hudey diley diley
Sen bu gelini
Elleri kýnalý aney, Yandým hudey dily diley
Taze gelini

KLIP'I
Admin
Admin
Admin

Anzahl der Beiträge : 124
Anmeldedatum : 02.01.08

https://aleviler.forumieren.de

Nach oben Nach unten

Türkü Hikayeleri Empty Phite mi

Beitrag  Admin So Jan 06, 2008 9:54 am

Aðýdýn Öyküsü
1938 zamanýnda büyük küçük ayrýmý yapýlmaksýzýn kim ele geçerse kurþuna diziliyordu. Namlunun aðzýndan kaçýp kurtulabilenlerse ya damlara doldurulup ateþe veriliyor ya da kimyasal gazlarla maðaralarda boðazlanýyordu. Türk ordusu Haydaran deresine girdiðinde kadýnlar ve çocuklar düþman eline düþmemek için çoðunlukla kaçýp maðaralara sýðýndýlar. Bu maðaralarýn yerini saptamak için ordu ve milisler fýr dönüyordu. Birinde askerler bir maðaranýn etrafýnda dolanýp durdular, ama insan izine rastlamadýlar. Ancak maðaradakilerin sesi soluðu iyice kesilmiþti. Korkulu bir bekleyiþ içindelerdi. Tam bu sýrada henüz 40 günlük olan bir bebek baðýrýp aðlamaya baþladý. Belleðine henüz savaþ resmi çizilmemiþ bir insan yavrusu, beþiðinde yüksek sesle aðlýyordu. Tüm çabalara karþýn bebeði susturamayýnca, çaresiz babasý bebeði kucaðýna alýp maðaranýn dibine doðru yürümeye baþladý. Kýsa bir süre sonra bebeðin sesi artýk duyulmaz olmuþtu. Meraklanan anne arkalarýndan koþup bebeðine sarýldý ama yavrusunda ne ses ne de nefes kalmýþtý. Zavallý baba maðaradakilerin selameti için yavrusunu boðmuþtu. Bunu gören anne, onulmaz bir acý içinde dizlerinin üzerine yýkýlýp saçlarýný yolarak bu aðýdý yakmaya baþladý. Maðarada kim varsa yüreðinden yaralý ananýn etrafýnda bir halka çevirerek hep birlikte aðlaþtýlar


Phýte mý

Düri ra düri vengê týfangu yeno. / uzaklardan tüfek sesleri geliyor
Phýtê mý nêweso, cýzik nêcêno. / yavrum hasta, meme almýyor
Meberbe, phýtê mý, meberbe. / aðlama bebeðim aðlama
Dýsmen bervisê to hesneno. / düþman aðlamaný duyar

Wax lemýne, biye biye. / vax vax, oldu oldu
Phýtê mýnê çewreþi rê biye. / bebeðim kýrkýndaydý
Zalými pilê ma qýr kerdi / zalimler büyüklerimizi katletti
Qýzê ma fisti qulva tariye. / küçüklerimizi karanlýk deliðe soktu

Vaji, vaji, heþiriye ra vaji. / söyle söyle, gözyaþlarý ile söyle
Na tari de çina çýleka qaji / bu karanlýkta yok gaz lambasý
Veng´ro phitê mý býrriyo. / bebeðimin sesi kesildi
Oli inêra ki meverdo aji! / Ali (Oli, Allah) onlarýnda soyunu kurutsun

KLIP'I
Admin
Admin
Admin

Anzahl der Beiträge : 124
Anmeldedatum : 02.01.08

https://aleviler.forumieren.de

Nach oben Nach unten

Türkü Hikayeleri Empty Bebek Agitinin Hikayesi

Beitrag  Admin So Jan 06, 2008 9:56 am

Bebek Aðýtýnýn Hikayesi (Avþar Aðýtý Orta Anadolu)

Olay yaklaþýk 350-400 yýl önce, Orta Anadolu’nun yüksek ve daðlýk bölgesinde yaþayan Avþar aþiretlerinden birine aittir.

Günlerden birgün bir asiret beyinin oðlu ile baþka bir aþiret beyinin kýzý evlenir. Yedi sene çocuklarý olmaz. Aþiret beyinin oðlu bu evliliðin, bu beraberliðin mutluluk getirmediðini, buna gelinin neden olduðunu her fýrsatta gelinin baþýna kakar. Kader bu ya, yedinci senenin sonunda gelin bir oðlan çocuðu Dünya’ya getirir. Aþiret çok sevinçlidir. Çocuk üç aylýkken aþiretin baþka bir yere göç etmesine karar verilir. Gelin çocuðunu bir kilime sarýp, beþiðine yatýrýr ve bir mayanýn üstüne yerleþtirir. Aþiret bir gece yarýsý Elmalý’dan yola çýkar. Elmalý daðýnýn sýk ve karanlýk ormanlarý içinde yollarýna devam ederlerken kötü bir tesadüf, çam dallarýndan biri zavallý yavrunun beþiðine takýlýr ve onu mayadan ayýrýr. Yavru, gecenin sessizliði içinde beþiðiyle çam dalýna asýlý kalýr. Hiç bir þeyden haberi olmayan kafile, ertesi sabah obaya gelip konaklar. Meme vermek için yavrusunun yanýna giden zavallý ana, yavrusunu bulamayýnca çýlgýna döner. Döðünmeðe, yolunmaða baþlar. Aþiret büyük bir üzüntü içine gömülür. Dayýsý, amcasýyla birlikte geldikleri yoldan geriye dönerek yavruyu aramaya koyulurlar. Fakat ne çare ki bulamazlar.


Elmalý’dan çýktým yayan,
Dayan ey dizlerim dayan,
Emmim atlý dayým yayan,
Nenni, nenni, bebek oy.


Bebek beni del eyledi,
Bir kötüye kul eyledi,
Yaktý yýktý kül eyledi,
Nenni, nenni, bebek oy.


Havada kuzgunlar dolaþýr,
Kargalar öleþ bölüþür,
Kara haberler eriþir ,
Nenni, nenni, bebek oy.


Ala kilime sardýðým,
Yüksek mayaya koyduðum,
Yedi yýlda bir bulduðum,
Nenni, nenni, bebek oy.


Tabancamýn ipek baðý,
Baban bir aþiret beyi,
Kanlým oldun Çiçek daðý,
Nenni, nenni, bebek oy.


Gelin baþý baðlamadým,
Top zülüfün yaðlamadým,
Obamdan utandým aðlamadým,
Nenni, nenni, bebek oy...


Türkü, bu korkunç ve yürekler parçalayan yaþamýn, ana gönlünde þekillenip, dilinden dökülen feryadýdýr.


Kaynak: www.turkmusikisi.com
seheryeli is offline Alýntý ile Cevapla
Admin
Admin
Admin

Anzahl der Beiträge : 124
Anmeldedatum : 02.01.08

https://aleviler.forumieren.de

Nach oben Nach unten

Türkü Hikayeleri Empty Asan Bilir Karli Dagin Ardini

Beitrag  Admin So Jan 06, 2008 10:03 am

Aþan Bilir Karlý Daðýn Ardýný (Telli Senem Ýle Yazýcý Oðlu Osman Aða)

Her biri bilinmez bir mezar þimdi.Mezar taþlarý ürpertir,ürkütür insaný.Ama beni,o hassas melteme bile dayanamayacak kadar hafif vucutlarý,yüreklerinin çektikleri,katlandýklarý ve yaþadýklarý dillere destan, ateþ dolu, acý dolu hayatlarý daha çok ürpertmiþtir hep.Mezar taþlarýndan daha fazla.“Sen ne güzel bulursun gezsen Anadolu’yu” demiþ ozan.Demiþya! Ne yürekten demiþ,ne Doðru demiþ.Anadolum benim.Günde bin güzellik görüp, birine vurulduðumuz.Gam ile dert ile yogrulduðumuz.Gök gözlü,güneþ yüzlü,derin sözlü,yarým özlü.Ekmek’ini el ile paylaþan, çarþambasýný sel alan, sevdiklerini el alan.Kor yürekli, demir bilekli,baþý bulutlarda yiðitlerin, vefalý, sadýk,vefakar,örük saçlý, uzun boylu yapalaklarýn,tuð sunalarýn, toraþamlarýn, gül yüzlü güzellerin, ceylanlarýn,efsanelerin, lav gibi fiþkýran yüreklerin, düðünlerin, halaylarýn, türkülerin, aðalarýn, beylerin, ozanlarýn, ve dillere destan aþýklarýn diyarý anadolum. Anadolum benim.Kerem ile Aslý’sý var,Ferhat ile þirin’i var, Leyla ile Mecnun’u var,Elif ile Mahmut’u, Sürmeli bey’i, Þah Ýsmail’i, Sümmani’si var. Dil hangi birine döner,yürek hangi birine katlanýr.Ve kalem hangi birini yazabilir. Yazýpta baþedebilirki.

Ýþte Senem ile yazýcý oðluda bu yürek yangýnlarýný çekmiþ binlerce kor yýðýnýndan sadece ikisi.

Tülü mayalar, kýrk atlar koçlar, taylar kuzular, gökce gelinler ve koç yiðitlerden kurulu yörük kervaný Binboða daðlarýnýn üstünden aþýp, güneþ’in kýzýla boyanýp battýðý Tanýr yaylasýna doðru ince bir çizgi gibi, bir uçtan bir uca süzülüp geçti. Günlerdir at üstündeki aþiret mensuplarý yorulmuþlar, bunalmýþlardý.Ama yol bitmiþ sýnýrýn hemen yanýbaþýndaki konak yeri Yapalak görünmüþtür. Akþamüstü yaylaya ulaþýnca kervanýn en önünde giden tülü mayadan yaþlý bir yörük beyi sýçrayip indi.Arkasinda uzanan kervana dur etti ve bagýrdý. “Konak yerimiz buradýr.At lar baglana, denkler çözüle tez elden çadýrlar kurula ALLAH hayýra getire dedi”Yigitler atlarýndan, gelinler tülü mayalarýndan indiler.Birkaç genç kadýn, yörük beyinin indiði devenin yedeðindeki al bir at’tan, genç bir kýzý incitmekten korkar gibi tutup indirdiler yere.Altýna kilim serildi.Üstüne gölgelik çekildi hemen. Baðdaþ kurup oturdu genç yörük kýzý yere.Omuzunun bir ucundan bir ucuna fiþeklik çevriliydi.Belinde gümüþ saplý bir hançer takýlýydý.Ýran ipeðindendi tüm giysileri. Samur saçlarý baþýndaki yeþil berenin içinde toplanmýþ, kenarlarýndan taþmýþtý.Uzun boylu, beyaz tenli, simsiyah gözlü, ceylan bakýþlý, bakanýn bir daha baktýðý, gürenlerin yüreklerini yaktýðý bir ahuydu bu. Ne Tanýr, ne Binboðalar nede bu küçük Yapalak, böyle bir güzele çadýr açmamýþ,böyle bir ceylana raslamamýþlardý.Yayla böyle bir güzel görmemiþti.

Tez elden çadýrlar kuruldu.Atlar kuzular koyunlar çayýr’a salýndý.Beyin siyah çadýrýndan geniþ obasý kuruldu.Tüfekler, sazlar asýldý çadýr direklerine.Ay orta yere gelip dolandý.Mehtap bir uçtan bir uca ýþýðýyla doldu yapalak’a.Yörükler meydan yerinde yaktýklarý, gökyüzüne uzanan bir ateþ yýðýnýnýn baþýnda, geceye teslim ettiler ilk günlerini.

Ertesi sabah hemen duyuldu Tanýr’a yörüklerin gelip yerleþtikleri.Adettendi, yerli halk gelip hoþgeldiniz derdi.Birkaç ay
kalýp sonra gidecek olan bu göçebe yörükleriyle kardeþ gibi geçinirlerdi.Hoþgeldine gitmek bölgenin aðasýna düþerdi.Aða yanýna bölge büyüklerini toplar,kadýn’ýný yanýna alýr, gider yeni misafirleriyle tanýþ olurdu. Yine öyle oldu. Tanýr’ýn þanlý Bey’i Yazýcý oðlu köyünün büyüklerini çaðýrýp, baþlarýnada oðlu Osman’ý katýp hoþgeldine gönderdi yörük içine. Atlayýp atlarýna, vardýlar yörük yaylasýna yerliler.Yörükler hürmetle yürekten karþýladýlar gelenleri.Koþup aðaya haber verdiler.Kara çadýrýndan önce ak saçlý yörük beyi,ardýnda o ahu gözlü, fidan boylu ceren çýktý.Bir hançer gibi dikildi karþýlarýna.Baþý yularda iki eli böðründe Daha buyrun diyemeden, ziyaretcilerin baþýnda atýn üstünde bir kartal gibi duran yemyeþil gözlü, kartal bakýþlý çýnar gibi heybetli Osmana takýldý gözleri. Bir yýl gibi sürdü ikisi içinde bu bakýþlar. Bakýþtýlar.

Buyrun dedi yörük bey’i.Yanýnda hala,yere saplý bir hançer gibi duran kýza döndü.Senem dedi: Atý tut kýzým.Koþtu Senem adetleri gereðince, gelen kafilenin bey’i ile haným aðasýnýn atýnýn yularýna sarýldý.Kadýnda Osmanda indiler atlarýndan. Tam kafile yörük illeri gelenekleri gibi halka tutup oturdular.Hoþ geldiniz edildi.Kahveler, katýklar içildi, konuþulup tanýþýldý. Ama iki genc’in aklý ve gözleri bir an bile ayrýmadý birbirlerinden. Ýþte diyordu Senem! Kendimi kollarýna teslim edebileceðim, erim, erkeðim diyebileceðim çýnar gibi bir yiðit.Ýþte diyordu Yazýcý oðlu Osman’a.Yazýcý oðlu Osmanda; Baba evine götürebileceðim, övünç duyup yaslanacaðým, bir ahu diyordu kendi kendine.

Akþama kadar kalýndý yörük yaylasýnda.Geniþ sofralar yazýldý yere, koyunlar kýzartýldý, katýklar yayýldý,yenildi içildi.Ama Senem le Osman bir kere düþen bir kor yýðýný gibi, bakýp durdular birbirlerine.Akþam yörüklerden ayrýlýp Tanýr’a dogru yola çýktýklarý zaman,Osman yüreðinden bir parçanýn yapalakta kaldýðýný hissetti.Senem yüreðinden bir parçanýn kopartýlýp alýndýðýný, içinden bir þeylerin eksildigini sandý. Günler akýp geçti.Ne Senem nede Osman unutamadýlar birbirlerini.Bir bahane bulup yeniden gidemedi Osman yörük çadýrýna.Senem obadan dýþarýya ayak atamadý.

Ama seven yürek neler etmezki, her þeyin çaresi bulundu.Bir yörük kadýný yardým etti bey kýzýna Bey oðlu atlayýp atýna Seneme koþtu.Ay ýþýðýnda her buluþup konuþmalarýnda daha çok yandý yürekleri,Daha çok sevdiler, daha çok baðlandýlar birbirlerine.

Sevda bu. Çaresi olmazsa sarartýp soldurur, öldürür adamý.Senem de Osman da ayný ateþte kavruldular.Senem seviyordu ama çaresizdi.Biliyorduki babasý oba dan dýþarý kýz vermezdi.Töreler böyleydi.Osman düþündü, bir yörük kýzýný eve almazdý babasý. Kaçalým dediler bir gün. Yok dedi Senem. Kaçalým dedi oðlan yok dedi Senem. Ben böyle bir ateþle yana yana ölürümde kaçmam.Kaçýp yere yýkmam baþýný babamýn.Babamýn baþýný yere yýkamam. Baþka çare yok. Kaideleri yýkacak, iki sevdalýyý birbirine kavuþturacak, aðýr kuvvetli Yörük beyine bir dünür kafilesi gerekti.

Bir yiðit sararýp solar erir giderde,bir bey kadýný hatun ana’sý hissetmezmi.Gayrý sordular, Osman anlattý.Bir tek oðlanýn derdine çare bulmak,onu bu dertten bu acýdan kurtarabilmek için kaideleri bir bir yýktý babasý.Etraf çevrelerden aðalar toplandý.Dünür kafilesi ve hediyeler hazýrlanýp varýdý yörük aðasýna. Bir sevinç bir umut düþtü içine senemin,bir sevinç doldurdu içini Osman aðanýn.Ne kaldýki aha bugün olsa yarýn kavuþuverirler.Birbirlerine yakýþan nazarlýk bir çift olular. ALLAH'ýn emriyle dediler kýzýný istediler.ALLAH yazdýysa biz ne edek velakin obamýzýn kanunlarý vardýr. Ýhtiyarlarýmýza soralým, bir kaç gün izin verin düþünelim,iletiriz kararýmýzý.Ýsteriz ki kýzýmýz oðlunuza kurban ola,böyle bir beyin gelini ola.Ama töreler dediler.

Umut içinde döndü dünür kafilesi.Bir yangýn düþtü içine yörük beyinin.Ama ölürde törelerini yýkmaz, aþiretin dýþýna kýz vermezdi.Fakat bu çevrenin en güçlü adamý dünür geliyor.Vermezlerse basarlar obayý alýr kaçýrýrlar kýzý.Onlar basmadan biz kaçmalýyýz dedi oba yaþlýlarýna. Hemen o gece çadýrlar söküldü, sürü toplandý, kervan hazýrlandý.Ve Senem içi kan aðlýyor.Bir ölüden farksýz.Tüm oba yiðitlerinin arasýnda çekilip gittiler Yapalaktan.Bir gecede toplandýlar gittiler.

Ertesi gün tüm Tanýrlýlar boþ buldular yaylayý.Bin yerinden hançerlenmiþ gibi inledi yýkýldý , bir ölüden ferksýz oldu Osman. Her yana haberler salýndý, sözcüler gönderildi.Aylar yýllar sürdü bu arayýþ.Ama ne yörük kervanýnýn izine raslandý, nede Senemden bir haber alýndý.

Yýllar geçti aradan yandý yýkýldý Osman, ama Senemden bir haber alamadý.Talih’i her gün biraz daha karardý.Bir düðünde bir gözünü kaybetti.Deðen saçmalarla birlikte anasý babasý öldü.Günler yel gibi geldi geçti.Onun içindeki yangýn geçmedi unutamadý Senem’i.On yýl, yirmi yýl, elli yýl, atmýþ yýl geçti, bir haber gelmedi Senemden.

Sonra bir yaz günü evinin önünde oturup çocuklarýyla oynarken; Köyün çerçicisi bir ermeni vardý.O geldi koþarak yanýna. Aðam dedi! Aðam kurban olam haberler neki haberler.Desem yýkýlýrmýsýn yoksa sevinirmisin. Eski bir yaraya tuz mu atarým. Anlat dedi Yazýcýoðlu.Anlat hele ne istersin.Haberin hayýrlýysa tarla veririm, deðilse çek git.

Kozan’daydým dedi ermeni çerçi, mal satardým. Açmýþ oturmuþtum metamý, buðday almýþ kumaþ verirdim.Ýki büklüm bir ihtiyar geldi yanýma.Saçlarý ak, gözlerinin feri sönmüþ bir ihtiyar kadýn.Oðuk dedi nerelisin.Tanýrlýyým ana dedim. Osman aðayý bilirmisin dedi.Bilirim elbet dedim.Ýnsan köyünün aðasýný bilmezmi?

Kuþaðýndan bir çýkýný çýkarttý.Aha bu lapatan’ý elime tutuþturup, Osman aðaya söyle Senem ananýn selamý var, yüreði yüreðinle birdir.Kimseye yar olmamýþtýr.Bir yayla kýzý gibi sevmiþ bir yayla kýzý gibi sadýk kalmýþtýr de,Ama gayrý her þey geçti.gelip aramaya, arayýp sormaya de. Aðam selam yerde kalmazmýþ getirdim sana, Gayrý sen bilirsin dedi ermeni
çerçi. Yüreðinde yetmiþ yýl evvelin koru yeniden yandý.Osman Aðanýn içinde kaynar bir þey aktý.Altýnlar tarlalar verdi ermeni çerçiye.At hazýrlattý, yanýnda iki adam düþtü kozanýn yoluna. Osman Aða Senem le buluþtumu bunu bilmiyoruz ama, Maraþ'ta Tanýr da. Toros'larda,Avþar illerinde ne zaman bir düðün kurulsa;Önce osman aðanýn aldýðý haberden sonra söylediði türküyü söyler kadýnlar erkekler.Yankýlarý Toroslarýn Binboðalarýn ötesine doðru yanýk bir ses, yanýk bir yürek. Nerede bir gece toplantýsý olsa, yaþlýlar genç'lere Senem ile yazýcýoðlu Osmanýn sevdalarýný anlatýrlar hep.


Aþan Bilir Karlý Daðýn Ardýný
Çeken Bilir Ayrýlýðýn Derdini
Bülbül Kaça Aldýn Gülün Nargýný
Gül Alýp Satmanýn Zamaný Deðil

Yaprak Gazel Olmuþ Duruyor Dalda
Vefasýz Güzelden Bize Ne Fayda
Bu Ayda Olmazsa Gelecek Ayda
Ölürüm Vazgeçmem Sevdiðim Senden

Selvinin Dallarý Boyundan Uzun
Yavrular Gözüme Bir Salkým Üzüm
Ölmeden Görseydi O Yari Gözüm
Koyun Kuzu Kurban Olur O Zaman


KLIP'I
Admin
Admin
Admin

Anzahl der Beiträge : 124
Anmeldedatum : 02.01.08

https://aleviler.forumieren.de

Nach oben Nach unten

Türkü Hikayeleri Empty Hastane Önünde Incir Agaci

Beitrag  Admin So Jan 06, 2008 10:07 am

Hastane Önünde Incir Agaci

HASTANE ÖNÜNDE ÝNCÝR AÐACI
komþu kýzý ile beþik kertmesi olan bir genç askerde vereme yakalanýri. hava deðiþimi olarak Yozgat'a ( Akdaðmadeni) gelir. sözlüsünün ailesi gence kýzlarýný göstermek istemez. genç tedavi görmek için Ýstanbul'da hastaneye yatar,pencereden gördüðü incir aðacýndan aldýðý ilhamla aþaðýdaki türküyü söyler. yakalndýðý amansýz hastalýktan kurtarilamayarak hastanede ölür. ailesi cenazesini Yozgat' getiremez,Ýstanbul'da kalýr

HASTANE ÖNÜNDE ÝNCÝR AÐACI
Hastane önünde incir aðacý
Doktor bulamadý bana ilacý
Baþtabib geliyor zehirden acý

Garip kaldým yüreðime dert oldu
Ellerin vataný bana yurt oldu
Mezarýmý kazýn bayýra düze

Benden selam söyleyin sevdiðim gýza
Baþýna koysun, karalar baðlasýn
Gurbet elde kaldým diye aðlasýn


KLIP'I


Zuletzt von am So Jan 06, 2008 10:09 am bearbeitet; insgesamt 1-mal bearbeitet
Admin
Admin
Admin

Anzahl der Beiträge : 124
Anmeldedatum : 02.01.08

https://aleviler.forumieren.de

Nach oben Nach unten

Türkü Hikayeleri Empty Zahide

Beitrag  Admin So Jan 06, 2008 10:08 am

Zahide Türküsü

Halk arasýnda “Zahidem” adýyla ün yapan türkünün þairi Aþýk Arap Mustafa, 1901 yýlýnda Çiçekdaðý’na baðlý Orta Hacý Ahmetli köyünde dünyaya gelmiþtir. Babasýný annesini çok küçük yaþlarda yitirdi. Ýlk önce bir akrabasýnýn himayesinde, daha sonralarý da onun bunun yanýnda büyüdü.

Arap Mustafa’nýn babasý düðünlerde, toplantýlarda “Koca Oyunu” adý verilen oyunda “Arap” rölünü üstlenirdi. Bu nedenle Mustafa’ya da “Arap” lakabý takýlmýþtýr. Kimsesiz kalan Arap Mustafa 10 yaþýna gelince Yukarý Hacý Ahmetli köyünden Hacý Bürozadeler’den Mehmet’e çiftçi durdu. Zaman içinde çalýþkan, babayiðit, giyimine özen gösteren yakýþýklý bir delikanlý olan Arap Mustafa, Aðasýnýn yeni yetiþen Zahide’ye gönlünü kaptýrdý. Fakir ve kimsesiz olduðundan bu sýrrýný bir türlü açýða vuramadý.

20’sinde askere giden Mustafa’nýn aklý, deliler gibi sevdiði Zahide’de kalmýþtý. Köydeki dostlarýna mektuplar göndererek Zahide’den haber almaya çalýþan Arap Mustafa, Zahide’nin baþka biriyle evlendirildiðini ve düðünün’ün de bir hafta sonra olacaðýný duyunca üzüntüsünü aþaðýda içli mýsralara dökmüþtür.

Zahide Kurbaným n'olacak Halim
Gene bir laf duydum kýrýldý belim
Gelenden gidenden haber sorarým
Zahidem bu hafta oluyor gelin

Hezeli de deli gönül hezeli
Çiçekdaðý döktü m'ola gazeli
Dolaþtým alemi gurbet gezeli
Bulamadým Zahidem'den güzeli

Ay ile doðar da gün ile aþar,
Zahide’mi görenin tebdili þaþar
Ýyinin kaderi kötüye düþer,
Diken arasýnda kalmýþ gül gibi.

Zahide’m kurbaným kurtar bu dardan
Baban anlamadý bizim bu haldan
Kekiline sürmüþ kokulu yaðdan,
Derdin beni del’ediyor Zahide’m.

Ziyaret’ten çýktým Cender’in özü
Kum gibi kaynýyor Zahide’m gözü
Aslýný sorarsan esalet yerden
Hacý Bürolardan Mehmet’in kýzý.

Gurbet ellerinde esinim esir
Zahide’m kurbaným hep bende kusur
Eðer baban seni bana verirse
Nemize yetmiyor el kadar hasýr.

Çiçekdaðý’nda da hiç gitmez duman
Zahide’rn kurbaným hallarým yaman
Yapamadým þu babayýn gönlünü
Fakir diye bana vermedi baban.

Anamdan doðalý çok çektim cefa,
Þu yalan dünyada sürmedim sefa,
Adýmý namýmý soran olursa,
Orta Hacý Ahmetli Arap Mustafa.

Arapoðlu Mustafa’nýn kendisine Mecnun gibi aþýk olduðundan etkilenen Zahide, Mustafa için þiirler söylemiþtir.

Bu nasýl sevdaymýþ geldi baþýma
Felek aðu kattý tatlý aþýma
Sevda çekenlere zor gelir gurbet
Gece gündüz elim kalkmaz iþime.

Aþaðýda sap kaðnýsý geliyo
Derdin beni elik elik eliyo
Kurbanlar olayým gara Mustafam
Babam beni yad ellere veriyo.

Arapoðlu derler gayeten atik
Gözleri kara da, kaþlarý çatýk
Git nazlý y de bir haber getir
Bastýðýn yerlere kurbaným Fatik.

Aðlayarak yayýðýmý yayarým
Yarim gitti günlerini sayarým
Çýksa Büyüköz’e mendil sallasa
Islýk çalsa ýslýðýný duyarým.

Coþkuna da deli gönül coþkuna
Aþkýndan Zahide döndü þaþkýna
Sensiz edemiyom nazlý civaným
N’olur bir yol görün Allah aþkýna.


KLIP'I
Admin
Admin
Admin

Anzahl der Beiträge : 124
Anmeldedatum : 02.01.08

https://aleviler.forumieren.de

Nach oben Nach unten

Türkü Hikayeleri Empty Hey Onbesli 1.Bölüm

Beitrag  Admin So Jan 06, 2008 10:14 am

Hey Onbesli

Hey onbeþli onbeþli
Tokat yollarý taþlý
Onbeþliler gidiyor
Kýzlarýn gözü yaþlý

Aslan yarim kýz senin adýn Hediye
Ben dolandým sen de dolan gel beriye
Fistan aldým endazesi onyediye

Gidiyom gidemiyom
Az doldur içemiyom
Sevdiðim pek gönüllü
Koyup da gidemiyom

Gidiyom gidemiyom
Sevdim terkedemiyom
Sevdiðim pek gönüllü
Gönlünü edemiyom

Aslan yarim kýz senin adýn Hediye
Ben dolandým sen de dolan gel beriye
Fistan aldým endazesi onyediye

Giderim ilinizden (elinizden)
Kurtulam dilinizden
Yeþil baþ ördek olsam
Su içmem gölünüzden

Aslan yarim kýz senin adýn Hediye
Ben dolandým sen de dolan gel beriye
Fistan aldým endazesi onyediye


Hey Onbeþli'nin Öyküsü

Taþ döþeli dar yollardan þakýrtýlý at arabalarýnýn gelip geçtiði demlerde, adý gibi Haktan Hediye, üç eteði sýrma iþleme, baþý Tokat iþi yazmalý, yazmasýnýn ucu pembe oyalý. Endamý fidandan narince, boyu gül aðacý misali küçücek, alýmlý, edalý bir kýzcaðýz. Tokat eþrafýndan kendi halinde bir ailenin evdeki tek çocuðu.

Tokat bir dað içindeyken
Gülü bardað içindeyken
Yüzü kaleye bakan ahþap evlerden
birinin þenliðiydi Hediye

Kýnalý Kazova üzümlerinin toplanýp pekmez yapýldýðý, içi sýrlý küplere asma yapraðý basýldýðý aylarda Tahtoba köyünün saygýn ailelerinden birinin oðlu Hüseyin görüverdi onu. Tenhada buluþtular, iki gencin yüreciði birbirine ýsýndý. Çok geçmedi aradan, Tahtoba'dan dünürcüler geldi Hediye kýzýn evine. Köy aðasý babanýn biricik oðlu Hüseyin'e istediler onu. "Yaþý küçücek," dedi anasý. "Baba ekmeði yemedi doyuncaya dek." Bekleyeceklerini söyledi oðlan tarafý. "Bizim oðlumuz da yeni yetme... Söz edelim, aht verelim, bekleyelim. Gül yanaklý Hediye bu yaz gelinimiz olur."

Tez büyür kuzu misali kýz kýsmý da, yuvadan kuþ misali kanatlanýp tez uçaný makbuldür. Hele talibi Tahtoba'nýn efendilerindense, bol haneye gelin gidecekse, anasýnýn babasýnýn adýný saydýracaksa fýrsat kaçýrýlmaz. "Oldu," dedi büyükleri. Hediye'nin ak ellerini bu bahar kýnalayacaklardý. Madem insan evladýydý isteyen, hayýr iþte acele etmek en güzeliydi. Verdiler Hediye'yi býyýklarý yeni terlemiþ Hüseyin'e. Þerbetini içtiler, sözünü kestiler. Tahtoba'nýn aðasý koçlar kurban etti, Hüseyin, endazesi on yedi kuruþa mor kadifeden fistanlýk kumaþ aldý Hediye'ye. Ýpek bürüðe bürüdüler genç kýzý. Boynuna gümüþ hamaylýlar, alnýna Hamidiye paralar taktýlar. Niþan gecesi Tokat'ýn kadýnlarý toplandý kýz evinde, bakýr tepsilerin arkasýný týkýrdatarak oynadýlar.

Kýþ gelmeden yaprak küpleri basýldý, erik ezmeleri, tarhanalar, sebze kurularý, setikler, yarmalar hazýrlandý. Bahar baþýnda toplanýp yazýda kurutulmuþ madýmaklar çýkýnlandý. Kasým yaðmurlarý Yeþilýrmak'ý coþturmadan tahtalarý kararmýþ ahþap evlerin dýþ kapýlarý kapandý. Baba evinde artýk misafir muamelesi gören Hediye çeyiz telaþýna düþtü. Kýþ boyu kafesli pencerenin önündeki sedirde oturup yoldan geçen herkesi "Belki Hüseyin'dir" ümidiyle süzerek küçük ellerinin ak parmaklarýndaki iðne ile al yazmalarý renk renk, çiçek çiçek oya ile çevirdi.

Kiraz aðaçlarý tomurcuða dururken ürkütücü, korkutucu bir haber yayýldý ortalýða. Ateþ düþmedik ocak býrakmayan seferberlik, memleketin her köþesinden yine delikanlýlarý istiyordu. Bu kez sýra yaþý on sekize yeni basmýþ delikanlýlarda... Þehirden þehire, köyden köye haber uçuruldu. Sýrtýný kayalara dayamýþ Tokat da titredi bu havadisle. Bin üç yüz on beþ doðumlular kýþlada toplanacaklar. Karayaðýz Türkmen delikanlýlarý kalktý geldi, kara zýpkalý Karadeniz uþaklarý, ince yapýlý dil bilmez Çerkes gençleri beþer onar gruplar halinde akýn etti çevre köylerden. Kimini Çanakkale'ye yazdýlar, kimini Filistin'e, Yemen'e. Ýllerini, köylerini býrakýp bilinmedik diyarlara doðru sürdüler atlarýný. Kara tren vagonlarýna doluþtular. Gözü yaþlý duacý analarla sabýrlý yavuklular kaldý geride. Ardýndan bir maþrapa su döktükleri delikanlýlarý için yanaklarýndan süzülen gözyaþlarýný yazmalarýnýn ucundaki gül oyalarýna sildiler. Geride kalan kalbi kýrýk yavuklular içlerindeki yangýný türkü yaptý, on sekizlik yiðitlerin ardýndan aðlayarak söylediler.

Hey on beþli, on beþli
Tokat yollarý taþlý
On beþliler gidiyor
Kýzlarýn gözü yaþlý

Tahtoba köyünden bölüðe çaðrýlan gençlerin arasýnda Bey oðlu Hüseyin de vardý. Al atýný topuklayýp ayrýldý köyünden yaþýtlarýyla birlikte. Tokat'ta, Örtmeliönü'ndeki kararmýþ tahtalarla kaplý evciðin kapýsýný çaldý önce. Sözlüsünün ana babasýnýn elini öptü. Göz ucuyla baktý utançtan yüzü kýzaran Hediye'ye "Vatan borcunu ödeme zamaný, saðlýcakla kalýn. Dua edin çocuklarýnýz için. Döner gelirsem, ahdimdeyim, çift davullar çaldýrýp toy yaparým" dedi onlara. Sonra helallik dileyip ayrýldý Hediye'nin evinden. Baþýný çevirip tekrar tekrar ardýna bakarak sürdü atýný.

Gidiyom gidemiyom
Seni terk edemiyom
Sevdiðim pek küçücek
Koyup da gidemiyom

Boynunu büküp asker yolu bekleyen bir sürü genç kýzdan biriydi artýk Hediye. Her gece dua ederek baþ koyduðu yastýðýný sabaha kadar gözyaþlarýyla ýslattý. Günleri saya saya, aylar sonra yerine varabilen sarý zarflarýn içinden bir hayýr haber alma ümidiyle bekleyerek geçirdi mevsimleri. Hasretini nakýþ nakýþ döktü iðne oyalarýna, dantel perdelere, kilim tezgahlarýnda dokunan cecimlere. Tokat'ýn çýplak daðlarýný bembeyaz karlar örttü önce, sonra karlar çaðýl çaðýl eridi, kuru aðaçlar canlandý, tomurcuklandý, yapraklandý. Asmalar gözyaþý gibi salkým salkým üzümlendi. Kah Batmantaþ Köyü'ne bir ateþ koru gibi kara haber düþtü, kah Yatmýþ'a, kah Hanpýnarý'na... Salavatlarla uðurladýklarý delikanlýlarýnýn topraða düþtüðü haberini alan kara bahtlý analar, kara çatkýlý yavuklular, dul kalan tazeler maþrapalarla su döküp ýslattýklarý kapý önlerini gözyaþlarýyla ýslattýlar.

Memlekette yangýn düþmedik ocak kalmadý.

Eli yüreðinde uyandý her sabah Hediye. Komþu kadýnlara rüyalarýný tabir ettirdi. Mahzun mahzun yollara bakýp bir haber bekledi kara yaðýz Hüseyin'inden. Uçup giden turnalardan haber umdu. Sabah esen serin rüzgara selam asýp yolladý.

Çok mu uzaktý bu Yemen dedikleri yer?

Þu çýplak daðlarýn ardýna gitse bulur muydu yarini?

Buluverse al kanlý yarelerini sarar mýydý pembe çevirmeli ipek mendiliyle?

Gece gündüz binbir kuruntuyla içi içini yedi. Bir o deðil, koca Anadolu'nun analarý, yavuklularý vakti belirsiz bir dönüþün ümidiyle dua edip bekliyordu. Bekleyiþ derde dönüþtü. Gelen her þehadet haberiyle kavuþma ümidi biraz daha kýrýldý. Analar, askere gitmiþ babalarýný soran bebelerine "Az kaldý dönecek" derken ciðerleri sýzým sýzým sýzýlar oldu.

Seneler geçiverdi yüzlerde çizgi býrakarak. Yiðitsiz kalmýþ evleri bekleyen köpekler yabancýya ürümez olmuþtu artýk. Daðlarda eþkýyalar peydahlandý. Asker kaçaklarý, arsýzlar, hýrsýzlar kol gezmeye baþladý ortalýkta. Bir gün falanca köyden baskýn haberi geldi, bir gün filanca köyden. Ansýzýn uðratmýþlar evleri. Para eder her þeyi toplamýþlar, cepheye gitmiþ yiðidinin yasýný tutan taze gelinleri daða kaldýrmýþlar, ýssýza çökertmiþler. Hükümet baþ edemiyormuþ artýk onlarla. Þehirlerde kasabalarda kimse kimsenin selamýný almaz olmuþ. Güven diye bir þey kalmamýþ.

Hediye'nin anasýyla babasý yanlarýna çaðýrdý kýzlarýný. Utana sýkýla açtýlar endiþelerini ona.

"-Kara yazgýlý kýzým, bilirim beklediðin var ama iþte seneler geçti. Dört kýþ, dört yaz bitti bir haber yok Tahtobalý Hüseyin'den. Böyle susup beklemekle olmaz. Haberini alýyoruz, nice yiðitler de þehit olduklarý halde evlerine haber uçurulmazmýþ. Kim gitti de geri geldi ki bu Yemen denilen ilden? Devletimiz her gün il il geri çekilirmiþ. Askerden hayýr haber beklemenin manasý yok. Biz artýk kocadýk, sana sahip çýkamayýz, namusundan endiþeliyiz. Yazma ustasý Emin Efendi sana talip oluyor. Erkeðin yaþlýsý olmaz. Emin Efendi zengin bir tüccardýr. Oðlu uþaðý yok, koca evde bir fidai baþýn olacak. Biz gitmenden yanayýz. Git evini ocaðýný kur. Yuvaný bil sen de. Dönüp dönmeyeceði bilinmeyen bir yavukluyu beklemekle olmaz."

Bahtsýz Hediye yaþýn yaþýn aðlayarak çýkardý parmaðýndaki söz yüzüðünü. Ana babasýnýn isteðine olmaz diyecek kýz yoktu ya o zamanlar, kötü yazgýsýný kabullenip oturdu Hediye. Birkaç hafta sonra sessiz bir törenle Dimorta Haný'nda yazmacýlýk yapan altmýþýna gelmiþ Emin Efendiyle nikahladýlar onu. Son güne kadar Hüseyin'in döndü haberini alma ümidiyle bekledi kýzcaðýz. Türküler mýrýldanýp pencere kafeslerinin önünde aðladý, aðladý.

Gidiyom iþte ben de
Bir arzum kaldý sende
Ayva oldum sarardým
Din iman yok mu sende

Çifte davullu toy hayallerine yandý Hediye. Gelin kýnasý görmemiþ küçücük elleriyle sildi gözyaþlarýný. Yüzünü birkaç kez görüp yüreðine nakþettiði Hüseyin'in yasýný tutmasýna fýrsat olmadan, sýrma iþlemeli al bindallý giymeden gelin olup Emin Efendi'nin evine girdi.

Rengarenk Tokat bezlerine tahta kalýplarla desen vuran yazma ustalarýndandý Emin Efendi. Uzun beyaz sakallý, yün papaklý, vaktinden önce çökmüþ bir koca esnaftý. Yamrý yumru elleriyle yazmalarý desenledikten sonra Meydan Camisinde namazýný eda etmeden evine gelmeyen bir yalnýz adam... Önceki evliliðinden olan çocuklarýnýn her birinin þehitlik haberi gelmiþti çeþitli cephelerden. Deðil Hediye kýzýn tazeliðini, dünyayý armaðan etseler içinde ölen yaþama sevinci dirilesi deðildi.

Hediye kýz bu kocamýþ erin evinde vakitsiz ayazlarla çiçekleri dökülmüþ bir kiraz aðacý gibi mahzun ve kederli Hediye kadýn olup çýkýverdi.
Admin
Admin
Admin

Anzahl der Beiträge : 124
Anmeldedatum : 02.01.08

https://aleviler.forumieren.de

Nach oben Nach unten

Türkü Hikayeleri Empty Hey Onbesli 2.Bölüm

Beitrag  Admin So Jan 06, 2008 10:16 am

"Hayalde gör, düþte gör hele bir de düþ de gör" demiþ ya eskiler. Ýnsanýn iþi bir kez ters gitmeye görsün, nasýl da yaðar baþýna belalar yaðmur misali. Yüzünü güzel yaratmýþtý Mevla ama talihi kötüydü Hediye kýzýn. Yaþlý da olsa kadrini kýymetini bilen, baþýna kapak olan, namusuna sahip çýkan erini Azrail alýp götürdü çok geçmeden. Daha evleneli bir yýl olmadan dul kaldý Hediyecik.
Aniden uçuverdi Emin Efendi.

Bir öðle üzeri kapýyý çalan kalýpçý çýraðý "Yenge, Emin Emmi öldü!" diye haber getirdiði zaman felaketi bir çýðlýkla karþýladý. Tokat'ýn örfüydü ya, cenazeyi hemen hazýrlayýp bekletmeden defnettiler.

Vakitsiz açýlan güllere döndü Hediye. Tazecik yüzünü zamansýz soldurdu kötü kaderi. Þad olup gülmeden yas baðladý, gelinlik giymeden dul kaldý. Çiçek açmadan hazan olmuþ dallar misali, yeþillerden allardan soyunup karalara büründü. Tokat'ýn orta yerinde Yeþilýrmak çaðýl çaðýl akarken, Hediye kadýn gözyaþý akýtýp oturdu köþesinde.

Ölüm acýsý geçip yasýný unutmadan yalnýzlýkla baþbaþa kaldý bahtsýz kýz. Emin Efendi'nin malýnýn mülkünün idare edilmesi gerekliydi. Yaþlý adamýn býraktýðý çarký tek baþýna çevirmeliydi. Yuvasýný býrakýp babaevine dönse evini ocaðýný ne yapacak? Ýyi kötü benimsemiþti yeni hayatýný. Hem babaevine sýðmadýðý için evlendirmemiþler miydi onu. Kocasýndan kalan malýn mülkün icarýyla geçinip giderdi. Ýbadet edip ölümü beklemekti bundan sonra ona düþen.

Ne Haktan, ne hükümetten korkusu kalmamýþ azgýn çeteler koymadý Hediye'yi yasýyla baþbaþa. Þehrin kýyýsýnda kocaman bir konakta tek baþýna yaþayan bu taze dulda çokça para olmalýydý. Hem kimi kimsesi yok. Koruyaný, sahip çýkaný bulunmayan bu kadýncaðýzýn malýna mülküne el koymak kolaydý.

Ay karanlýk bir gecede koca evin çift kanatlý kapýsýnýn önüne vardýlar. Bakýr kapý tokmaðýný týklattýlar yavaþça. Masum kadýn kapýyý açmaya korkunca omuzladýlar hep beraber. Ýçeri daldýlar azgýn kurt misali. Sepet sandýk daðýttýlar, feryadýna kulak vermeyip sýrtladýlar Hediye'yi. Hoyrat eller daðdan daða dolaþtýrdý onu. Zorla sahip oldular, kirli elleriyle birbirlerine sundular, kalaylý siniler üzerine çýkartýp el çýrparak oynattýlar. Nice zaman sonra gönülleri geçti kýzdan. Bastýklarý baþka köylerden baþka talihsiz tazeleri görünce bir sabah atýn arkasýna atýp Tokat'a getirdiler onu. Tan yeri kýrmýzý bir utanç içindeyken Takyeciler Camii'nde sabah namazýndan çýkan yaþlýlar kaldýrýma düþmüþ bir kýz buldular. Üstü baþý yýrtýlmýþ aðlayan biçarenin baþýna toplanýp konuþtular da biri el uzatýp "kalk" demedi.

Tokat yolu kaldýrým
Düþtüm beni kaldýrýn
Sevdiðimin uðruna
Vurun beni öldürün

Yazmacý Emin Efendi'nin hanýmý Hediye'nin adý kötü kadýna çýktý gayri.

Yemen'den Çanakkale'ye nice kez ciðer delici kurþunlara uðrayýp ihaneti, zulümeti, açlýðý, hastalýðý yaþayýp da geri dönen olur mu?

Hak Teala kulun alnýna ölümü yazmayýnca olur iþte.

Gözü yaþlý Anadolu'nun "Giden gelmiyor" diye türküler yaktýðý cephelerde kah vuruþarak, kah esir düþerek seneler geçiren Hüseyin daðýn taþýn çiçeðe büründüðü bir bahar baþýnda çýkýp geliverdi memleketine. Tahtoba'dan savaþa yollanmýþ bin üç yüz on beþ doðumlu yirmi delikanlýdan bir o sað kalmýþtý. Yüzü yaylaya bakan, içinden boz bulanýk seller akan köyün giriþinde madýmak toplamaya koyulmuþ tazeler tanýyamadý gelen bu hýrpani kýlýklý adamý. Köpekler seðirtti üzerine. Köyün yamacýnda durup daða taþa ünledi sesinin yettiðince. "Benim ben. Memleket aþýrý diyarlarda vuruþmaya gönderdiðiniz Hüseyin'im ben. Hak alnýma yaþa yazmýþ, kaderde size kavuþmak varmýþ, döndüm... Emmi dayý kýzlarý, yad el deðil bu gelen. Bey oðlu Hüseyin'im ben." Köyün genci yaþlýsý kuþattý çevresini, boynuna boðazýna sarýlýp aðlaþtýlar. Ardýna düþüp eve götürdüler onu. Yolun otu çiçeði sarýldý yorgun ayaklarýna. Aðsývayla sývanmýþ bahçe duvarýnýn önünde yabancý bir erkeði görünce yaþmaklanacak oldu Hüseyin'in anasý. Sonra sekiz yýldýr aðlaya aðlaya ferini tükettiði gözlerinden çok yüreðiyle tanýdý oðlunu. Kollarýný açýp "oðlum" diye öyle bir inledi ki dað taþ yankýya durdu. Tahtoba köyü þenliðe baþladý o gün. Savaþa yolladýklarý yirmi civanýn yerine geriye dönen bu bitkin genç için toy vuruldu, düðün kuruldu, kurbanlar kesildi. Anasý baþýndaki kahýr kasnaðýný çýkardý, bacýlarý al güllü elbiseler giydi, duyup öðrenen herkes görmeye geldi.

Seferberliðe giden de geri gelirmiþ demek.

Bekledi Hüseyin. Susup bekledi birilerinin Hediye'den bahsetmesini. Ne anasý, ne bacýsý adýný anmadý gelinlerinin. "Yoksa ahdini bozup kocaya mý verdiler sözlümü?" diye bir kuruntu zihnini yakýp geçti. Olamazdý ama, söz vardý ortada. Hem ailesi verecek olsa da yavuklusu çiðnemezdi yar hatýrýný. Dayanamadý, töreyi bozup sordu sonunda.

-Ana, Hediye'm nasýl?

Gözlerini oðlundan kaçýrýp baþýný iki yana salladý anasý. Birilerine ilenerek döðündü.

-Hediye'yi sorma oðul. Kýz kýsmý bunca sene durur mu? Uçurdular yuvadan, alýcý kuþlar kaptý onu.

Anlayamadý Hüseyin. Niþan yapýp, þerbet içip söz vermiþti Hediye'nin ana babasý, nasýl uçururlardý yuvadan. Anasýnýn aðzýndan daha fazla laf alamayacaðýný anladý. Üzerine fazlaca gidemedi ama binbir türlü kuruntuyla geçirdi geceyi. Ýçi içini yedi sabaha kadar. Memleketini býraktýðý gibi bulmuþtu da insanlar ne denli deðiþmiþ, ne denli kocamýþ ve eksilmiþlerdi.

Sabah Tokat'a giden bir at arabasýna binip Örtmeliönü'ndeki ahþap eve geldi. Kalbi pýtýr pýtýr atarak sekiz yýldýr kavuþmayý düþlediði yavuklusunun evini seyretti uzaktan. Ýþte bir çok þey býraktýðý gibi duruyor. Gözeler þarýldýyor yol ortasýndaki arktan. Hediye'nin bahçesindeki kirazlar da çiçek açmýþ. Evin kafesli penceresinden yavuklusu onu seyrediyordur belki de. Siyah perçemleri lal yanaðýný gölgeliyordur. Öyleyse ne demek istemiþti anasý? Bakýr kapý halkasýný vurdu elleri titreyerek, içerde ses soluk yok, bir daha denedi, yine cevap veren olmadý. Geri çekilip pencerelere baktý, kimsecikler görünmüyordu.

Karþý evin önünde kendisini seyreden bir adama sordu.

-Evdekiler nerede?

-O evdekiler buradan ayrýlalý çok oluyor.

-Nereye gittiler ki?

-Geyras'ta bir çiftliðe...

-Ya Hediye?

-Hediye'ye ne olduðunu bilmeyen mi var Tokat'ta. Kötü yola düþtüydü yosma. El elinde eðlence olduydu. Laf söz ettiler çevreden. Gözümle görmedim ama birileri alýp götürüyormuþ bazan. Ana babasý utancýndan terk etti buralarý zaten. Hediye de alýp baþýný gitti. Dedikoduya dayanamadý dediler. Hatta giderken söylediði mani kýzlarýn dilinde.

Gidiyom elinizden
Kurtulam dilinizden
Yeþil baþ ördek olsam
Su içmem gölünüzden

Can alýcý kurþunlara uðradýðýnda bu kadar yýkýlmamýþtý Hüseyin. "Er baþýna iþ gelir" demiþ ya atalar. Böylesi iþ de gelirmiþ demek. Eli ayaðý kesiliverirmiþ insanýn, yýldýrým çarpmýþçasýna yanarmýþ demek.

Karþýsýndaki adamýn anlattýklarýný duymuyordu artýk. Sekiz yýldýr yüreðinde muhabbetini sakladýðý, uðrun uðrun hasretini çektiði yavuklusunun sesi kulaklarýnda çýnlýyordu. Savaþa giderken vedalaþmaya geldiðinde pencerede beliren gölgesiyle hatýrlýyordu onu. Cephede üzerine top mermisi düþüp parçalanan dostlarý geldi gözlerinin önüne. O mahþerin içindeyken bile ölümü istemeyen delikanlý böyle bir haberle ölüden beter hale gelirmiþ demek.

-Ah dönmez olaydým sýlaya. Baþýmýn üzerinde výzlayan kurþunlardan biri yüreðimi parçalasaydý keþke. Canlý canlý kumlara gömülen dostlarýmýn içinde ben de olaydým. Geri dönmeye sevinmek ne gafletmiþ meðer, diye inledi.

Ardýný döndü konuþtuðu adama. Yedi düvel düþmanýn yýkamadýðý yiðit, omuzlarý düþmüþ bir þekilde döndü köyüne.

Aslan yarim kýz senin adýn Hediye
Ben dolandým sen de dolan gel beriye
Fistan aldým endazesi on yediye
Az mý geldi gönderdiðim hediye

Bundan böyle Hüseyin'e bahtsýz yiðit dediler. "Sevdiceði hoyrat ellerde dolaþýrmýþ, yarine haram olmuþ" dediler. Örtmeliönü'nün nazlý güzeli, yüzü hiç gülmeyen bir kadýn olmuþ. Sekiz yýldýr hasretini çeken yavuklusu kan kusar olmuþ da yabanýn destursuzu safasýný sürermiþ.

Aldý baþýný gitti Hüseyin. Hediye gibi onun da nereye gittiðini bilen çýkmadý.

Suyun kayayý yeþerttiði yerde durur Tokat.

Granit daðýn üzerine kurulu kalesine çýkýp seyran edenler Yeþilýrmak boyunca envai çeþit renk cümbüþünün arasýnda kurulu bu þehre hayran olur zaten. Abdest alýp kýbleye yönelmiþ yeþil elbiseli bir mümine benzer Tokat. Yollarýndan ýðýl ýðýl sular geçer, sabahýn seherine sessizliði fýsýldayan dereler susmaz. Ummadýk bir köþeyi dönünce karþýlaþýverirsiniz pýnarlarla, çeþmelerle.

Al baþýný gez sokak sokak. Bu unutkan þehrin kararmýþ, köhne hamamlarýný, kýrk badalýný, saathane meydanýný, kayalara oyulmuþ kalesini, semercilerini, bakýrcýlarýný, saraçlarýný dolaþ. Su sesine, taze ekmek kokusuna býrak kendini. Yüzünde günah izi olmayan ak yazmalý nineleri seyret. Hediye kýzýn hikayesini sor onlara.

Neden Tokat'tan yar sevenin yüreði yað içindedir? Yeþil baþ ördekler neden su içmez pýrýltýlý derelerden?

Bereketli elleriyle kýzgýn saç üzerinde çökelekli gözleme yapan reyhan kokulu Türkmen kadýnlarý bir türkü mýrýldanýr ki naðmesini duyan, içi gençlik dolu bir kýzýn mutluluk bestesi sanýr onu. Bilinmez ki dünyanýn yedi köþesinde gök ekin misali tutam tutam biçilen Anadolu evlatlarýnýn yasýdýr bu türküde anlatýlan. Çok deðil iki nesil önce al fistanlý bir yosma, çakýr gözlerinden akan kanlý yaþý gelin kýnasý görmemiþ elinin tersiyle silip söylerdi bu türküyü. Irmaklar gibi çaðýl çaðýl aðlardý söylerken. O da kayýplara karýþtý Tokat'ýn yitirdiði yaðýz yiðitlerle beraber. Hediye, Haç Daðý'nda yatan kýrk kýzlar kadar meçhul artýk.

Üfleme ateþi sönmüþ külleri oðul. Kabuk baðlamýþ yaralarý kakþatma. Sus, bilen olmasýn Hediye'nin hikayesini. Ýçleri kýpýr kýpýr olarak ünlesin kýzlar. Varsýn onu bir cilveli yosmanýn türküsü sansýnlar. Hangi yarayý sarmadý zaman, hangi gözyaþý kurumadý topraða düþünce? Yitirdiðimiz hangi canýn yasý bizimle kaldý ki? Kapat bu bahsi balam, ört kimsenin bilmediði ayýbý. Hediye namuslu bir kadýndý.

Cepheden dönen Hüseyin bir daha yavuklusunun yüzünü görebildi mi? Gördü ise nerede karþýlaþtýlar ve savaþýn kolsuz kanatsýz býraktýðý bu insanlarýn yaþamýnda bundan sonra ne oldu? Bütün bunlarý bilmiyoruz yahut bildiklerimizi söylememek belki en iyisi. Türkülerde bilmemiz gereken kadarý söylenir zaten. Þurasý kesin ki onlarýn kara bahtýný Tokat'ýn ipek bürüklere bürünmüþ fidanlara benzeyen kýzlarý türkü yapýp söyledi. Tarihler yazmadý savaþa giden gençlerin geride býraktýðý yüreði yaralý kýzlarýn acýsýný. Onlarýn hatýrasýný yaþatacak anýtlar dikilmedi hiç bir yere. Kara sevdalý gençlerin her biri yaþadý, kocadý, dünyayý terk etti ama halkýn hafýzasý o felaket günlerinde solup gitmiþ gülleri canlý tuttu. O gün bu gündür Tokatlý bir güzele vurulana derler ki;

Tokat bir dað içinde
Gülü bardað içinde
Tokat'tan yar sevenin
Yüreði yað içinde

KLIP'I
Admin
Admin
Admin

Anzahl der Beiträge : 124
Anmeldedatum : 02.01.08

https://aleviler.forumieren.de

Nach oben Nach unten

Türkü Hikayeleri Empty Ferayi'dir kizin adi

Beitrag  Admin So Jan 06, 2008 10:19 am

Standart Ferayi'dir kýzýn adý. (Sevipte kavuþamayanlarýn yasý için)

Menteþe beylerinden Yakup'un oðlu Ýlyas, av meraklýsý, daðlar sevdalýsýymýþ. Silahýný omuzladýðý gibi, daðlara düþermiþ. O dað senin, bu dað benim. Hani, bizim Muðla'mýzýn daðlarý da daðdýr ha. Adam, avcý olmasa bile aç kalmaz Muðla daðlarýnda. Mevsimine göre çýntar (mantar) toplar, közde kebap edip yer. Mersindi, çilekti, geyik elmasýydý, harnuptu, incirdi; doyurur karnýný. Sözün akýþýný deðiþtirmiyelim; Ýlyas Bey'den anlatýyorduk: Bu Ýlyas Bey, bir ilkyaz günü Muðla daðlarýnda av ardýnda koþuyormuþ. Çiçek baba daðý dolaylarýnda olacak; dünya güzeli bir Tahtacý kýzýna rasgelmiþ. Ýlyas Bey; bu becene(ýssýz) dað baþýnda bir güzeller güzeliyle karþýlaþýnca þaþýrmýþ:

- Ýn misin, cin misin? diye sormuþ. Kýz:
- Ne in'im, ne cin! Sencileyin bir insaným.
- Peki, ne arýyorsun bu dað baþýnda?
- Tomruk soyar , golastar biçerim Ya sen?
- Ben mi? av avlayýp kuþ kuþlardým ki; bugün bahtým karþýma seni çýkardý. Adýn ne senin?
- Ferayi.
- Ferayi. Ferayi. Ferayi...
- Benim Tahtacý adýmý Beyenmedin yalým "galiba"?
- Yoo. Çok Beyendim de, Beyendiðimden, düþürmem adýný dilimden.
- Ya senin adýn ne? Neyin nesi, kimin fesisin?
- Adým Ýlyas. Yakup beyin oðlu.
- Ooo. Beyimizin oðlu onurlandýrmýþ obamýzýn konduðu yerleri. Ne mutluluk canýmýza. Hadi, çadýrýmýza buyur da, bir tas ayran sunayým sana. Açsýndýr, çökelek çýkarayým.

Ýlyas Bey, Ferayi'nin sunduðu çökeleði bazlamaya sarýp yemiþ, tas tas ayran içmiþ. Bir yadan da, Ferayi'yle evlenmeyi kafasýna koymuþ, içini açmýþ:

- Benle evlenir misin Ferayi?
- Bunu anam-atamla konuþman gerek bey..

Ýlyas Bey dönmüþ Milas'a. Anasýna iletmiþ kararýný:

- Ana can, hep, benim evlenmemi ister durursun deðil mi?
- Hemde nasýl! Hayrola, buldun mu yoksa gönlünün sultanýný?
- Buldum ana. Senden dileðim odur ki; dileðimi bey babama açasýn.
- Olur oðul. Kim ki gelinimiz olacak kýz?
- Çiçek babada'de oba kurmuþ Yörük kýzý Ferayi.

Yakup bey, adamlarýndan birkaçýný yanýna alýp, varmýþ, Ferayi'nin obasýna. Hoþ-beþten sonra da çýkarmýþ aðzýnda baklayý:

- Geliþimiz þundandýr ki; diye söze baþlamýþ... "Bahçenizdeki gülü dermeye geldik, sizinle kardeþlik olmaya geldik... Oðlum bir Beyenmiþ Ferayi'yi, ben iki Beyendim..."

Bey bu, sözü buyruktur. Ferayi'nin babasý da mýrýn-kýrýn etmemiþ:
- Civan oðlun Ýlyas'a kýz vermek, obamýza þan verir, demiþ.

Düðün hazýrlýklarýna tezelden baþlanmasý kararlaþtýrýldýktan sonra konuklar daha oturmamýþlar. Muþtuyu Ýlyas'a ve halka vermek için, Milâs'a doðru yola koyulmuþlar.

Onlar obadan uzaklaþýrken, Ferayi'nin aðabeyi Mýstýk dönmüþ Tomruk sürümekten. Neler olup bittiðini sormuþ babasýna. Babasý:
- Obamýzýn baþýna devlet kuþu kondu oðul! diye girmiþ söze; "Yakup Beyoðlu Ýlyas Bey, bacýn Ferayi'ye gönül koymuþ ki; babasý Ferayi'yi istemeye gelmiþ..."

Mýstýk:
- O Ýlyas olacak beyoðlu Ferayi'yi nerde görmüþ? demiþ ve "Anlaþýlan Ferayi onunla yavuklanmadan (niþanlanmadan) görüþmüþ. Hem nerde görülmüþ Türk'e kýz verildiði. Ben bunu ar ederim. Ýlyas kendine baþka kýsmet arasýn" diye eklemiþ. Nice ýsrar etmiþlerse de, "nal" demiþ, "mýh" dememiþ Mýstýk.

- Ferayi, bakmýþ ki baþka yol yok; haber salmýþ Ýlyas Bey'e:
"- Beni falan gün Kanlý Kapuz'un (kanyonun) aðzýnda bekle. Ben çeyizimi sarý mayaya (diþi deveye) yükler gelirim. Ordan da kaçarýz birlikte..." Ýlyas Bey, atlamýþ atýna, kavil (buluþma) yerine doðru yola düzülmüþ. Gelin görün ki; Mýstýk sezmiþ olan biteni. Ýzlemiþ Ferayi'yi. Kanlý Kapuz'un baþýnda yakalamýþ. "Demek Ýlyas'la kaçacaksýn ha?" diyerek, çekmiþ býçaðýný, delik-deþik etmiþ biricik bacýsýný. Sonra da kendini, kapusun kara derinliklerine atmýþ. Ýlyas bey kavil yerinde, çeyiz yüklü sarý mayayý baþýboþ görünce, yüreði aðzýna gelmiþ. Az sonra da Ferayi'nin, al kanlar içindeki ölüsünü bulmuþ. Bunun üzerine Ýlyas Bey ne yapmýþ, bilmiyoruz. Bildiðimiz bir yey var: Halk usta, bu acýlý öyküyü türküleþtirmiþ, dünya durdukça çýðrýlsýn; sevenlerin arasýna kimse girmesin diye:

Ferayidir gýzýn adý Ferayi de yandým aman
Esmer yarim de aman da Ferayi
Tahtacý gýzý,katarlamýþ mayayý of yandým aman
Esmer yarim de aman da mayayý
Ninni ninna,ninni ninnana,nininih,ninaynam
Aman da aman Ferayi

Demirciler demir döðer,tuncolur öf yandým aman
Esmer yarim de aman da tuncolur
Sevip sevip ayrýlmasý,gücolur öf yandým aman
Esmer yarim de aman da gücolur

Kaynak: Ahmet Günday


KLIP'I
Admin
Admin
Admin

Anzahl der Beiträge : 124
Anmeldedatum : 02.01.08

https://aleviler.forumieren.de

Nach oben Nach unten

Türkü Hikayeleri Empty Derdim Coktur Hangisine Yanayim

Beitrag  Admin So Jan 06, 2008 10:22 am

Derdim çoktur - Sývas-Banaz yöresi

Pir Sultan Abdal, Alevi toplumunun bagrýndan cikan en büyük halk ozanlarindan biridir.Yasami boyunca haksizliklara karsi mücadele etmis, hatta asilacagini bile bile bu tutumundan vazgecmemistir. Siirleri ve direnisci tutumuyla nice kusaklara örnek olmustur. Pir Sultan’in siirleri ve deyisleri hala dilden dile ve agizdan agiza dolasiyor. Bu büyük insanin hayatina bakmakta yarar var.

Pir Sultan Abdal’in 1510/14 -1589/90 yillar arasinda yasadigi tahmin ediliyor. Öz adi Haydar olmasina karsi siirlerinde Pir Sultan mahlasini kullanir. Kendisi Sivas’in Yildizeli ilcesinin Circir bucagina bagli Banaz köyünde dünyaya gelmistir. Yirmi yasina bastiginda Seyit Ali Sultan Dede’nin dergahina baglanir ve ikrarini verir. Tam bes yil gece-gündüz demeyip, o dostluk ve muhabbet kapisina eli erdigince, gücü yettigince katkida bulunur. Odun tasir, su getirir, hasat kaldirir, konuklar agirlar, ac doyurur, harama el sürmez ve dergaha bir tek haram lokma getirmez. Eline, diline, beline sahip olmak; onun da diger canlar gibi hic aklindan cikarmadigi bir temel ilke olur. Haydar, dergaha ve dolasiyla halka hizmeti, Hakk’a hizmet sayar. Makamlari adim adim alir ve sonunda „Pir" makamina erisir. Pir Sultan Abdal Seyit Ali Sultan Dede’den dedelik hirkasini ve Pirlik nisanini aldiktan sonra canlari tek tek dolasir ve dertlerini dinler. O günlerde, Andadolu’da kötülük kol geziyor, zalim esen rüzgar ölüm türküleri söylüyordu.

Rüsvetci kadilar, yobaz müftüler, zalim pasalar ve niceleri halkin alin terine bakmadan insanlarin hayatini ceheneme dönüstürüyorlardi. Özellikle Alevi toplumunu kafirlikle, imansizlikla ve zindiklikla sucluyorlardi. gerek Selcuklu, gerekse Osmanli döneminde irili ufakli pek cok ayaklanma girisimi olmus, fakat hepsi basarisizlikla sonuclanmisti.Pir Sultan Abdal, zalimlere, ezenlere karsi siirlerini bir silah olarak kullandi, ömrünün sonuna dek türkülerini hem de yüksek sesle söylemekten kacinmadi. Anadolu Alevilerinin zulme karsi baskaldirmalarina önderlik eden Pir Sultan, Hizir Pasa tarafindan asilmistir. Yine söylentilere göre Pir Sultan Abdal’in Seyyid Ali, Pir Muhammed ve Er Gayib adli üc oglu ile Sinem adli bir de kizi vardi.

Derdim çoktur - Sývas-Banaz yöresi

Derdim çoktur hangisine yanayým
Yine tazelendi yürek yarasý
Ben bu derde nerden derman bulayým
Meðer þah elinden ola çaresi

Türlü donlar giyer gülden naziktir
Bülbül çevreyleme güle yazýktýr
Çok hasretlik çektim baðrým eziktir
Güle gelir gelir canlar paresi

Benim uzun boylu serv-i çýnarým
Yüreðime bir od düþtü yanarým
Kýblem sensin yönüm sana dönerim
Mihrabýmdýr iki kaþýn arasý

Didar ile muhabbete doyulmaz
Muhabbetten kaçan insan sayýlmaz
Münkir üflemekle çirað söyünmez
Tutuþunca yanar aþkýn çýrasý

Pir Sultan'ým kati yüksek uçarsýn
Selamsýz sabahsýz gelir geçersin
Aþýk muhabbetten niçin kaçarsýn
Böyle midir ilimizin töresi


KLIP'I
Admin
Admin
Admin

Anzahl der Beiträge : 124
Anmeldedatum : 02.01.08

https://aleviler.forumieren.de

Nach oben Nach unten

Türkü Hikayeleri Empty Kirmizi Gül Demet Demet

Beitrag  Admin So Jan 06, 2008 10:24 am

Kirmizi Gül Demet Demet

Kýrmýzý gül demet demet,
Sevda deðil bir alamet,
Balam nenni, yavrum nenni
Gitti gelmez ol muhannet
Þol revanda balam kaldý,
Yavrum kaldý, balam nenni...

Nenni ya! Nenni ki nenni!. Yavrum nenni! Bir demet kýrmýzý gülle
gelen nenni!. Nasýl oluyor derseniz, türkünün dilini açmak gerek...
Varýp sormak gerek türküye : ''Ey türkü nedir bu demet demet kýrmýzý gül ve de nenni!. Yavrum nenni... Balam, nenni''. Bu demet demet gül hem de kýrmýzýsýndan, sevgiliye duygu mu taþýyor? Neden kýrmýzý gül de kýr papatyalarý deðil? Þöyle sarýlý beyazlý, düz sarýlý, öküz gözü gibi, kýrdan toplanmýþ papatyalar deðil de, demet demet kýrmýzý gül? Onlarýn sevgi dili yok mu?. Onlar duygu simgesi gül kat... Ama bir tek!. Benim tek gülümsün, gönlümdeki yerin kýr çiçekleri kadar engin, kýr çiçekleri kadar zengin ve doðal, demiþ olmazmýsýn? Ama senden iyisini bilecek deðiliz ya!. Kýrmýzý gülü
seçmiþsin sen. Hem de demet demet...

Ha bir de 'balam' meselesi var! Yavrum diyorsun... 'Nenni' diyorsun 'Gitti gelmez' diyorsun. Yoksa bir ananýn balasýna, yavrusuna çaðrýsý mý bu? Þol Revan'da kalan balasý üstüne mi söylenmiþ?. REVAN, bugünkü adýyla ERÝVAN, yani günümüzde Ermenistan'ýn baþkenti... Türkümüze konu olan olayýn geçtiði zaman ise, büyük olasýlýkla 17. yüzyýl sonrasý... Neden derseniz, REVAN Osmanlýnýn önemli bir ticaret merkezi o zamanlar. Ama bir ara elden çýkmýþ, Safeviler iþgal etmiþ. Yýl 1635. Dördüncü Murat ikiyüzellibin kiþilik bir orduyla REVAN seferini düzenlemiþ. Sekiz ay, yirmi dokuz günlük kuþatma sonunda, REVAN yeniden Osmanlý topraklarýna katýlmýþ. Eskisi gibi kervanlar gider gelir olmuþ. Mal götürüp, mal getirmiþler... Memet de gidip gelen kervancýlardan birisi... Anasýnýn da tek 'balasý'... Tek oðlu!. Erzurum yöresinde üç beþ dönümlük tarlalarýný ekip dikiyorlar... Yetiþtirdikleri ürünü de kervana katýp, REVAN'da satýyor Memet... Memet de Memet hani... Karayaðýz bir delikanlý... Taþý tutsa, suyunu çýkaracak kadar güçlü. Bir de alýþkanlýðý var Memet'in. Her akþam tarla dönüþü, bahçelerden derlediði demet demet gülleri getiriyor anasýna.. Anayla oðul arasýnda bir simge gibi kýrmýzý gül demeti... Sevgi saygý simgesi. Gülleri evinin duvarýna asýp kurutuyor ana... Onlara baktýkça oðlunu görür gibi oluyor... Hele Memet kervandaysa. Gözü gönlü kýrmýzý gülün kurumuþ, gazelleþmiþ demetinde ananýn. Rüyalarý hep Memet üstüne... REVAN yollarýný düþlüyor hep. Kimi zaman kara saplanmýþ görüyor kervaný. Kanter içinde uyanýyor. hayra yormaya çalýþýyor. Kimi geceler de toza dumana katýlmýþ kervanýn, atýnýn eþeðinin devesinin bir toz bulutu içinde kayboluþunu düþlüyor. Bir hortum, yutuyor kervaný. Koca kervan döne döne göðe çekiliyor. Geride ne bir at, ne de bir deve, ne de insan kalýyor. Memet'i arýyor gözleri. Kara yaðýz, kaytan býyýk Memet, ellerini uzatýyor anasýna. 'Tut ellerimi' diyor. Ama ne gezer. Anasýnýn elleri boþlukta kalýyor. Sözün kýsasý günü gelip de kervan REVAN'dan dönene kadar bu böyle sürüp gidiyor. Kervanýn dönüþünü dört gözle bekliyor.

Bazen kýþýn yola saldýðý oðlu yazýn dönüyor .Bazen de tersi oluyor . Kervanýn dönüþü, bayram gibi! Kimi kocasýný, kimi yavuklusunu karþýlýyor. Kimi analar da oðlunu. Sarýlýp, aðlayanlar, sevinç gözyaþý dökenler. Yemen seferinden döner gibi. Gerçi savaþ dönüþü deðil ama; hastalýðý saðlýðý var... Karý var, ayazý var!. Bir de salgýn hastalýk söylentisi yayýlmýþ. Veba hastalýðý kýrýp geçiriyor ortalýðý. Ýlkin bir ateþ sarýyor bünyeyi. Kusma, iltihap, baþ dönmesi. En sonunda da sayýklama. Artýk kurtuluþu yok. Sayýklaya sayýklaya götürüyor insaný. En erken üç gün. En geç yedi gün içinde baþlýyor sayýklama... Kurduðu tüm dünya yok oluyor bir anda insanýn. Sevgiliye özlem, alýnan armaðanlar. Söylenecek güzel sözler. ''Sensiz olamam. Sen benim her þeyimsin. Güne seninle baþlýyorum. Seninle bitiyor gecem. Zaman yitirmemek gerek demiþtin. Oysa günler su gibi geçti. Ne bir ses; ne bir nefes. Düþlerdeki yerin hariç. Oysa seninle her þeye yeniden baþlayacaktýk. Öyle demiþtik. ''Yaþam o kadar kýsa ki; hiç zaman yitirmek istemiyorum seninle olmak için''. Bunlarý sen söylemiþtin. Sýcaklýðýn avuçlarýmdaydý. Kuytu bir sokak arasý mýydý?. Yoksa aþýklar yoluna giriþte miydi? Bir tek gözlerin kalmýþ belleðimde. Bir de kuþlarýn bitmeyen þakýmalarý. Ne de güzel batmýþtý güneþ. Alaca ýþýðýn, alaca karanlýða dönüþtüðü an. Akþam güneþinin, yavaþ yavaþ yok oluþu muydu güzel olan?. Yoksa alaca ýþýðýn, alaca mutluluða dönüþtüðü an mýydý en güzeli. Bahar mý kokuyordu saçlarýn. Yoksa gerçekten bahar günleri miydi? Ýþte böyle sevgili. Ben þimdi senden uzak. Seni sayýklýyorum. Ellerini tutabilsem yeniden. Yüzüme dokunsa saç tellerin. Ama ne gezer!. Kuytulardan kaybolmayý severim demiþtin. Aniden yok oluyorsun düþlerimden. Ellerim boþta kalýyor. Hem anamýn hýçkýrýðý niye. Uzattýðým ellerimi tutsa ya! Ateþler içindeyim. Bildiðim türküleri mýrýldanýyorum; yokluðunuzda.


Gurbet elde baþ yastýða gelende,
Gayet yaman olur iþi garibin,
Gelen olmaz giden olmaz yanýna,
Bir çalýdýr mezar taþý garibin.

Bir çalýnýn dibine gömüyorlar Memet'i. Söylenecek sözleri, sevgiliye, anasýna özlemiyle birlikte örtüyorlar üstünü. Kara toprak alýyor baðrýna. Gençmiþ... Sevenleri varmýþ... Anasý yavuklusu yol gözlüyormuþ. Ecel bu! Kimini sele, kimini yele verir. Memet'i de Revan'da vebayla yakalýyor. Sayýklaya sayýklaya gidiyor Memet. Kucak dolusu kýrmýzý güller elinde kalýyor. Sevgiliye özlemi de dilinde!. Artýk bir çalýdýr mezar taþý Memet'in!. Bir tek Memet deðil vebaya teslim olan. Kervanýn çoðu kýrýlýyor. Sahipsiz mezar oluyor Revan ' da. Kalanlar periþan. Utangaç. Yaþýyor olmaktan utanýyorlar sanki... Sanki ölenlerin sorumlusu ölmeyenlermiþ gibi... Aðýr aðýr Erzurum'a giriyor kervan. Analar, bacýlar, sevgililer, oðullar, eþler... Meraklý gözlerle karþýlýyor kervaný. Aradýðýný bulan sarmaþ dolaþ. Gözyaþlarý hýçkýrýklara karýþýyor. Aradýðýný bulamayanlar, ilk rastladýðýna soruyor. ''Oðlum Memet'im nerede. Birlikte çýktýnýz kervana. Nerede kaldý''. Sen sen ol da gel yanýtla. "Ýlkin kusma baþladý. Sonra da bir ateþ. En son sayýklama baþladý. Tüm sevdiklerini bir bir sýraladý. Titreye titreye sayýkladý. Yedi gün dayandý Memet. Sonra... Sonra bir çalýnýn dibine gömdük onu''. Gel de söyle bunu. Söyleyebil!. Hem de anasýna... O ana deli olup daðlara düþmez mi?. Avuçlarýný göðe açýp ol tabipten medet dilemez mi?. Kýrmýzý gülden merhemlik istemez mi?. Karayaðýzýn güzeli oðlunu, canýndan parçayý alýp götüren ölüme, ilenmez mi? Ölümün hepsi kötü. Ana, baba, anneanne, dede. Hepsi kötü. Dün var olan... Soluyan, nefes alan; nefes veren. Bir anda yok artýk. Yerinde yeller esiyor. Þekli þemali, son sözleri, yavaþ yavaþ yok oluyor. Belleklerden siliniyor. Yaþlý ölümü neyse ne! ''Öldü de kurtuldu" diyor insan. Ya gencecik ölümler. Muradý gözünde gidenler. Anadýr, alýyor veriyor. veriyor alýyor. Oluru yok. Diline kýrmýzý gülleri doluyor. Ol tabipten medet diliyor. Olmuyor. Ver elini dað yollarý. Dilinde türküsü. Gönlünde oðlunun hayali. Deli olup daðlara düþüyor. O'nu son görenler elinde bir demet kýrmýzý gül, dilinde ''Kýrmýzý gül demet demet. Sevda deðil bir alamet Þol Revan'da balam kaldý. Yavrum kaldý''... diye diye haykýrdýðýný söylediler.

Kýrmýzý gül demet demet
Sevda deðil, bir alamet
Balam nenni, yavrum nenni,
Gitti gelmez ol muhannet,
Þol Revan'da balam kaldý,
Yavrum kaldý,
Balam nenni,

Kýrmýzý gül her dem olmaz,
Yaralara merhem olmaz
Balam nenni,
Yavrum nenni,

Ol tabipten derman gelmez
Þol Revan ' da balam kaldý,
Yavrum kaldý,
Balam nenni.

Kýrmýzý gülün hazaný,
Aðaçlar döker gazalý,
Karayaðýzýn güzeli
Þol Revan ' da balam kaldý,
Yavrum kaldý.....


KLIP'I
Admin
Admin
Admin

Anzahl der Beiträge : 124
Anmeldedatum : 02.01.08

https://aleviler.forumieren.de

Nach oben Nach unten

Türkü Hikayeleri Empty Yarim Ýstanbul'u Mesken Mi Tuttun

Beitrag  Admin So Jan 06, 2008 10:27 am

Yarim Ýstanbul'u Mesken Mi Tuttun

Yarim Ýstanbul'u mesken mi tuttun aman
Gördün güzelleri ben unuttun aman
Beni evinize köle mi tuttun aman

Gayri dayanacak özüm kalmadý aman
Mektuba yazacak sözüm kalmadý aman

Yarim sen gideli yedi yil oldu aman
Diktigin fidanlar meyveye döndü aman
Seninle gidenler silaci oldu aman

Gayri dayanacak özüm kalmadý aman
Mektuba yazacak sözüm kalmadý aman


Hikayesi:

Güz güneþi sarý sarý devriliyordu o ikindi üzeri de uzaklardaki mor daðlarýn ardýna. Elinde su testisi, köyün çeþme baþýnda, sýraya girmiþti. Yedi yýl önce beþ altý yaþýndaki kýzlar þimdi varmýþlardý on iki on üçlerine. Düðün davullarý ayný gün birlikte döðülen Hatça'yla Zalha'nýn üçüncü çocuklarý koþup oynuyorlardý.

Derin bir iç geçirdi.

Bir çocuðu olsaydý bâri. Oðlan deðil, kýzý. O zaman olsaydý þimdiye yedi yaþýnda. Çeþmeden su getirmese bile, evde aþa muþa el atar, ortalýðý toplar, anasýna can yoldaþý olurdu. Ama Ýstanbul gurbetinde yedi yýldýr eylenen eri, istemezdi kýz evlât. Erkek olmalýydý çocuðu. Erkek olmalý babasý gibi bilekli, kocaman kocaman elli, ayaklý, kaþý gözü kudretten sürmeli. On yaþýna varmadan, çifte çubuða el atmalýydý. Yedi yýldýr Ýstanbul gurbetinde eyleþen böyle isterdi oðlunu. Babasýnýn soyunu sürdürmeli, köy çocuklarýyla dere kýyýsýnda güleþ tutup, kendi akranlarýný yere kabak gibi vurmalýydý:
Gene derin bir iç geçirdi.

Yedi yýl, yedi koca yýldýr Ýstanbul dedikleri güzeli bol, seyraný renkli Ýstanbul'da ne bekliyor da gelmek bilmiyordu? Sakýn orda gül yüzlü, bal dudaklý, kara kaþ kara gözlü bir güvercin göðsü topukluya... Aðlýyasý geldi birden. Düþünmek istemiyordu bunu. O pençeli, o tuttuðunu koparan, o boylu poslu erkeðinin bir Ýstanbul kýzýna tutulup ondan dolayý sýlasýný unuttuðunu öðrense öldürürdü kendini. "Vallaha öldürürüm!" dedi içinden sert sert. "Günahý, vebali varsa ona. Kaba sakal hoca tevatür günah dediydi vaazda. Hele böyle bir þey olsun...."

Yanýnda bir karaltý. Kendine gelerek gözlerinin yaþardýðýna dikkat etti, sildi elinin tersiyle gözlerini.

Resullarin Emine anaydý gelen:

- Ne o kýnalý kekliðim benim? dedi. Öksüzüm, yavrum. Ne aðlýyon? Telâþlandý:
- Yoook, aðlamýyorum nene...

Gün görmüþ, umur sürmüþ kýrýþ kýrýþ nene inanmadý:
- Aðlýyon kýnalý kekliðim, sürmelim aðlýyon. Ben bilmem mi ne diye aðladýðýný? Vefasýzýn diktiði fidanlar meyveye geldi. Onunla gurbete gidenler yedinci sefer dönüyorlar sýlaya. O nerde? Hani?

"Kýnalý keklik" gene derinden bir çekti.

Güneþin yarý yarýya derildiði mor daðlara baktý. Gözlerinden yuvarlananlara dur diyemiyordu gayri. Varsýn aksýnlardý Nene'nin dediði gibi, öksüze bu dünyada gülmek yoktu. Keten yelekli, burma býyýklýsý Ýstanbul gurbetinde belki de bembeyaz bir istanbul kýzýyla unutmuþtu sýlasýný. Dili de varmýyordu ama, unutmasa ne diye yedi yýldýr dönüp gelmesin? Dönüp gelmedi diyelim, insan iki satýr bir þeyler de mi yazamazdý? Ýlk gittiði aylar nasýl yazýyordu? Demek unutmuþtu? Unutmuþtu demek ha? Hýçkýrdý. Genç, yaþlý kadýnlar, ellerinin kýnasýyla çiçeði burnunda kýzlar toplandýlar baþýna. Sormadýlar hiçbir þey. Biliyorlardý. Sorup da ne diye yüreðini büstübün kaldýrsýnlar? Biri:
- Sus bacým, dedi. Sus! Bir baþkasý:
- Gözlerinden döktüðüne yazýk!

Saðdan soldan herkes bir þey söylüyordu:
- El oðlu deðil mi? En iyisinin köküne kibrit!
-Vallaha Amasyanýn bardaðý, biri olmazsa biri daha bence..
- En doðrusu bu ama....
- Dinlemiyor ki!
- Bu gençlik, bu tâzelik...
- Yedi yýl, yedi yýl anam. Dile kolay. Ýnsan eksik eteðini yedi yýl sýlasýnda unutur mu?

Sýkýldý, bunaldý. Aðlamýyordu artýk. Zaman zaman bu: Mâdem erkeði Ýstanbul gurbetinde yedi yýldýr unutmuþtu onu, o da varsýn istidayý boþansýn bir güzel, varsýndý bir baþkasýna. Elini sallasa ellisi, baþýný sallasa...

Duramadý karýlarýn arasýnda. Onüçünde bulup yitirdiði, yirmisine vardýðý halde bir türlü geri dönemiyeni içinden bir sýzý bir geçti. Testisini koydu çeþmenin iplik gibi akan suyunun altýna. Testi dola dursun, gittiyse keyfinden mi gitmiþti. Ýstanbul'a? Gözü kör olasýca yokluk. Düþmanýna avuç açtýran yokluk yüzünden, birkaç para kazanýp öküzü ikileþtirmek, birkaç dönüm tarla daha alýp babadan kalan bir kaç dönümüne eklemek için. O gece, o gece iþte, nasýl yatýrmýþtý koluna! Nasýl okþamýþtý saçlarýný, neler demiþti? Ýstanbul gurbetine gidecek, çok deðil yazý orda geçirip, güze, olmazsa kýþa koynunda desteyle para, dönecek. O zamana kadar bir de oðlu olmuþ olursa, eh gayri, keyfine son olmýyacaktý!.

Baþýndaki beyat örtüyü çenesinin altýnda çözüp yeniden baðladý.
Yedi yýl, yedi koca yýl!
Kocasýnýn isteðince bir oðlu olaydý bâri..

Testisinin dolup taþmakta olduðunun farkýna bile varmadý: Bir oðlu olsa o zamandan bu zamana, altý yaþýnda mý olurdu? Bösböyük, palazlanmýþ delikanlý. Akranlarýyla dere kenarýnda güleþ mi tutardý? Babasý gibi pençeli olur da akranlarýný yere kapak gibi mi vururdu? Ekimde tarlaya birlikte mi giderler, hasat vakti düveni birlikte mi sürerlerdi? Babasýnýn kokusunu mu taþýrdý?
- Kýnalý keklik kaldýn gene. Bak testin doldu, taþýyor!

Kendine geldi. Ýnsanoðlunun aklýna þaþtý. Gözleri testisindeydi güya. Testisinde olduðu halde, görememiþti dolduðunu.

Çekti lülenin altýndan. Güldü acý acý.

Tuttu evinin yolunu. Tuttu ya, þimdi de aklýndan köyün yaþlýlarý, gençleri kaynaþmaða baþlamýþtý. Her kafadan bir ses:
- Deli anam deli bu!
- Doðru bacým, deli..
- Beni yedi yýldýr sýlamda unutacak da..
- Ben de hâlâ yolunu bekliyeceðim onu ha?

Sonra kafa kafaya, fýsýl fýsýl bir konuþma. Ah bu konuþma, ah bu konuþmalar... Evden içeri girerken, Dursunlarýn Hacý'yý hâtýrladý elinde olmýyarak. Ýnce, kapkara kaþlarý yýkýldý sinirli sinirli. Testiyi býraktý kapýnýn yanýna, geçti pencerenin önünde dayandý duvara sað omzuyla. Odada kimse yoktu, tek baþýnaydý ya, deminki karýlar, kýzlar, orta yaþlýlarýn hayalleri doldurmuþtu odayý. Alev saçan bakýþlarýyla sanki topuna haykýrdý:
- Dursunlarýn Hacý, Kara Hacý baþýnýzda parçalansýn. Atýn yerine eþeði baðlamýyacaðým iþte, baðlamýyacaðým!

Kara Hacý da neydi ki sýrma býyýklý Ali'sinin yanýnda? Deðil yedi yýl, on yýl dönmese sýlasýna, onu gene unutamazdý iþte!

Güz güneþi çoktaan devrilip gitmiþti mor daðlarýn ardýna. Gece iniyordu köye aðýr aðýr. Loþ oda farkýna varýlmaksýzýn kararýyor, derinleþiyordu. Derken bu yandaki kapkara daðlarýn ardýndan bakýr kýzýlý kocaman bir ayýn tekeri gözüktü. Sonra aðýr aðýr yükseldi göklere, ufaldý, bakýr kýzýlýný yitirdi, pýrýl pýrýl yanmaða, saz örtülü dumanlarýyla kerpiç evleri süslemeðe baþladý.

Caný ne yemek istiyordu, ne de su.

Gel desen gelmez miydim? Þu güzellerin doldurduðu elmastan kadehleri ben dolduramaz mýydým?

Ali bakýyordu, sadece bakýyordu.

Oysa hem aðlýyor, hem söylüyordu:
- Ketenden yeleðini bile ben dikmedim miydi? Benim gibi bir öksüze dünyayý haram etmeðe nasýl kýydýn? Yiðitliðine yakýþýr mýydý gurbette beklemek dayanacak özümün tükendiðini anlamadm mý?

Ali susuyor, boyuna susuyordu. Taþtan ses çýkýyor, Ali'den çýkýnýyordu. Sözlerinin ardýný getirdi aðlýya aðlýya:
- Ýnsafsýz yedi yýl oldu sen gideli, diktiðin fidanlar meyvaya geldi tekmil. Birlikte gittiklerinizin tümü yediþer sefer geldiler sýlalarýna. Buralarýn güzelleri çoktur ama sana yaramaz. Durmadýn sözünde Ali'm. Sözünde durmayana erkek demezler biliyor musun? Kavlimizde gidip de dönmemek varmýydý vefasýz?

Fakat Ali hiç ses vermeden bakmýþ bakmýþ, sonra çekip giderken duman olmuþtu âdeta. Baðýrmýþtý ardýndan, baðýrmýþ, baðýrmýþ... Fakat Ali...

Uyandý. Güneþ bir mýzrak boyu yükselmiþti Kalktý yaslandýðý yerden:
- Hayýrdýr inþallah, dedi.

Kalktý usulcak, gitti kapýya, örttü, kalýn tahta sürgüsünü itti. Ne olur ne olmazdý. Kara, kuru Hacý kötü dadanmýþtý çünkü. Köy bakkalýnda kafayý çekip elinde saz, düþüyordu tek gözden ibaret evininin yakýnlarýna. Daha bir günden bir güne ne kapýsýna dayanýp böyle böyle demiþ, ne de çeþmeye giderken, yahut da tarlanýn yolunu tek baþýna tuttuðunda yolunu kesmiþti. Kesmemiþ, lâf da atmamýþtý ama, köyün cadý karýlarý pek yakýþtýrmýþlar onu Kara Hacý'ya! Yedi yýldýr Ýstanbul'u mesken tutan vefasýzýný düþüne düþüne uykuya varýverdi. Dünya çoktan silinmiþ, ay devrini tamamlayýp elini eteðini çekmiþti dünyanýn göklerinden.

Devrile kaldýðý yerde mýþýl mýþýl uyuyordu.
Uykusunda düþ.
Düþünde Ýstanbul gurbeti. Taþý topraðý altýndandý Ýstanbul gurbetinin. Ali'sini aramaða gitmiþti düþünde. Bulmuþtu da. Güzellerin arasýndaydý. Bir kýyýdan bakýyordu. Güzellerden biri dizine baþýný koyup uzanmýþtý boylu boyunca. Bir baþkasý gümüþ bir kupayla þarap veriyor, daha bir baþkasý da dudaðýndan öpmeðe uzatýyordu dudaklarýný.

O zaman, o zaman iþte, gizlendiði kýyýdan çýkývermiþti. Ali þaþýrmýþ, býrakýp güzellerini, koþmuþtu yanýna. Açmýþtý aðzýný Ali'sine, yummuþtu gözünü:
-Ýstanbul'u mesken mi tuttun? Bu güzelleri gördün beni unuttun mu? Sýlasýna gelmeðe yemin mi ettin yoksa?


KLIP'I
Admin
Admin
Admin

Anzahl der Beiträge : 124
Anmeldedatum : 02.01.08

https://aleviler.forumieren.de

Nach oben Nach unten

Türkü Hikayeleri Empty Re: Türkü Hikayeleri

Beitrag  Gesponserte Inhalte


Gesponserte Inhalte


Nach oben Nach unten

Nach oben


 
Befugnisse in diesem Forum
Sie können in diesem Forum nicht antworten